|
Amaç, üzüm yemek mi
bağcıyı dövmek mi?
Hindistan`da çok ünlü bir
ressam varmış...
Herkes bu ressamın yaptıklarını
kusursuz kabul edecek kadar
beğenirmiş...
Ve onu "Renklerin Ustası"
anlamına gelen Ranga Çeleri
olarak tanısa da;
kısaca Ranga Guru derlermiş...
Onun yetiştirdiği bir ressam
olan Raciçi ise artık eğitimini
tamamlamış
ve son resmini yaparak Ranga
Guru`ya götürmüş ve
ondan resmini değerlendirmesini
istemiş...
Ranga Guru ise;
- Sen artık ressam sayılırsın
Racaçi..
Artık senin resmini halk
değerlendirecek.
Diyerek resmi şehrin en
kalabalık meydanına götürmesini
ve en görünen yerine koymasını
istemiş.
Yanına da kırmızı bir kalem
koyarak halktan beğenmedikleri
yerlere
çarpı koymalarını rica eden bir
yazı bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış...
Ve birkaç gün sonra resme
bakmaya gittiğinde görmüş ki,
tüm resim çarpılar içinde ve
neredeyse görünmüyor...
Çok üzülmüş tabii.
Emeğini ve yüreğini koyarak
yaptığı tablo kırmızıdan bir
duvar sanki..
Alıp resmi götürmüş Ranga
Guru`ya ve ne kadar üzgün
olduğunu belirtmiş.
Ranga Guru üzülmemesini ve
yeniden resme devam etmesini
önermiş.
Raciçi yeniden yapmış resmi ve
yine Ranga Guru`ya götürmüş.
Tekrar şehrin en kalabalık
meydanına bırakmasını istemiş
Ranga Guru...
Ama bu defa yanına bir palet
dolusu çeşitli renklerde yağlı
boya,
birkaç fırça ile birlikte...
Ve yanına insanlardan
beğenmedikleri yerleri
düzeltmesini rica eden
bir yazı ile birlikte
bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış...
Birkaç gün sonra gittiği
meydanda görmüş ki resmine hiç
dokunulmamış,
fırçalar da, boyalar da
kullanılmamış...
Çok sevinmiş ve koşarak Ranga
Guru`ya gitmiş ve resme
dokunulmadığını anlatmış..
Ranga Guru ise;
-Sevgili Raciçi, sen birinci
konumda insanlara fırsat
verildiğinde
ne kadar acımasız bir eleştiri
sağanağı ile karşılaşabileceğini
gördün...
Hayatında resim yapmamış
insanlar dahi gelip senin
resmini karaladı...
Oysa ikinci konumda onlardan
hatalarını düzeltmelerini
istedin,
yapıcı olmalarını istedin...
Yapıcı olmak eğitim
gerektirir...
Hiç kimse bilmediği bir konuyu
düzeltmeye kalkmadı, cesaret
edemedi...
Sevgili Raciçi mesleğinde usta
olman yetmez, bilge de
olmalısın..
Emeğinin karşılığını ne
yaptığından haberi olmayan
insanlardan alamazsın...
Onlara göre senin emeğinin hiç
bir değeri yoktur...
Sakın emeğini bilmeyenlere sunma
ve asla bilmeyenle tartışma...
Bu hikâyeyi niye anlattım?
Aldığım mail’lerin çoğu Kadir
İnanır tavrıyla "YETER ULEEEEN!"
dedirtecek tarzda…
Sanıyorlar ki iktidar bana, ben
iktidara düşman…
Birileri hakkı, hukuku bilmeden
soyunmuş birilerinin
avukatlığına, aklı sıra bana
ayar çekmeye çalışıyor.
Hani iktidardan nemalansalar
diyeceğim ki kuyruk acısı… Ama
adım gibi eminim ki o, beni
çözüm sunmadan eleştirenler ya
izbe bir yerde sosyal güvencesiz
asgari ücrete talim eden
birileri, ya da işsiz, mesleksiz
garibanlar…
Ha, bir de imza yok, adı yok,
sanı yok…
Diyeceksiniz ki; canım sen
diyorsun adı yok sanı yok…
Ama okuma yazma bildiklerine
göre sanıyorum insan… |
|
|
|
|